Seyit Rıza (Dersîm) İsyanı
19. yüzyıldaki Dersim ayaklanmaları ile karıştırılmamalıdır.
Dersim İsyanı, Dersim Katliamı veya Dersim Jenosidi;
şu anki adıyla Tunceli ili'nde 1937 yılında merkezi hükümetle Dersim
aşiretleriarasındaki anlaşmazlıklar sonucu yaşanan olaylara verilen
isimdir. Dersim'de mutlak devlet hakimiyetini sağlamak için Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından harekât düzenlendi. Harekât neticesinde bölgede
yaşayan 13.000'den fazla insan ile 199 asker öldü, 12.000 insan
İsyanın Arka planı
Bölge
gerek coğrafi yapısı, gerekse merkeze uzaklığı nedeniyle merkezi
otoritenin tam sağlanamadığı, ağalık tarzı feodal bağların kuvvetli
olduğu bir yapıdaydı. Bu açıdan Osmanlı döneminde de bölgede pek çok
ayaklanma yaşanmıştır. Dönemin içişleri bakanlarından Şükrü Kaya 1876
yılından beri bölgeye 11 askeri harekat düzenlendiğini; ancak bir çözüm
sağlanamadığını belirterek, bölgenin bu alandaki geçmişini ortaya koyar. Dersim ayaklanmaları olarak adlandırılan, bölgedeki isyanlar arasında bir önceki isyan 1916 yılına tarihlenir.
Ermeni Tehciri sırasında da bazı Dersimli Alevi Zaza aşiretler Dersim
Ermenilerini Osmanlı hükümetine teslim etmeyi reddetmişler ve Ermeni
kaynaklarına göre 20.000 ile 36.000 arası, Dr. M. Nuri Dersimi'nin
anılarında yazdığına göre binlerce savunmasız Ermeni ailesinin güvenli
olarak kaçmasını sağlamışlardır. Dersimlilerin 1915 Ermeni Tehciri
sırasında takındıkları tutum onların imhasında ayrı bir rol
oynamıştır. Yine Nuri Dersimi'ye göre, 1915'te çevre vilayetlerden
30.000'den fazla Ermeni sığınmaları için Dersimliler tarafından Dersim'e
getirilmiştir.
Bunun yanında Rus işgalina karşı Dersimliler, Osmanlı hükümeti ile bir
anlaşma yaparak özerklik vaadi içinde "savunma savaşı"na
girerler. Osmanlı idaresinden aldıkları silah-mühimmatla, doğrudan
Osmanlı ordusunun emrine girmeden Ruslara karşı durma karşılığında
Dersimlilere "bağımsız çatışma hakkı" tanınır. Ruslar geri çekildikten
sonra Osmanlı idaresi tarafından Dersimlilere ve bu aşiretlere madalya
ve hediyeler verilir. Seyit Rıza ise ayrıca ödüllendirilerek Erzincan'da
"İl İdaresi Üyeliği"ne atanır. Dönemin Erzincan valilerinden Sabit Bey
yazdığı bir mektupta -Seyit Rıza ile ilgili olarak- "şimdiye kadar bize
din ve namusuyla hizmet etti" ifadesini kullanır. Dersim olaylarının
meydana gelmesinde Dersim aşiretlerinin ve önde gelenlerin Ermeni
Tehciri'nde Ermenileri kurtarmış olmalarının, Rus işgaline karşı
kendilerine vaat edilen özerklik durumları ile daha önceki Koçgiri
İsyanı'nın etkisi olduğu düşünülür.
İsyancılar, Şeyh Hasan aşiretine mensup olan Abasan Aşireti reisi Seyit
Rıza önderliğinde, askere gitmek ve vergi vermek istemeyen diğer
aşiretlerce de desteklenenince yaklaşık 6.000 kişilik bir grup
isyancılara katılmıştır.
Dersimlilerle ilgili raporlar
1920'lerin ikinci yarısından sonra Dersim bölgesini tanımaya yönelik pek
çok rapor hazırlanmıştır. Özellikle Hamdi Bey'in 2 Şubat 1926 tarihli
raporu, "Dersim gittikçe Kürtleşiyor, mefkureleşiyor, tehlike büyüyor.
Dersim, hukumeti Cumhuriye için bir çibandır. Bu çiban üzerinde kati bir
ameliye ihtimalatı elimeyi önlemek, selameti memleket namına farzı
ayindir" tespitiyle başlıyordu. İsmet İnönü "Doğu raporları"nda
"Erzincan beyleri Dersimlileri maraba adıyla çalıştırıyorlar. Bu bir
nevi Erzincan beylerinin Kürt himayesine sığınmasıdır", Genel Müfettiş
Cemal Bardakçı, "Dersim'deki huzursuzluğun sebebi açlıktır", Fevzi
Çakmak ise "Dersimlileri askere almayın, silah kullanmayı ve savaş
taktiklerini öğrenirlerse bize saldırırlar" diyecektir. Fevzi Çakmak
aynı zamanda, Dersimlilerin okşanmakla kazanılamayacığını, silahlı
kuvvetlerin müdahalesinin Dersimli'ye daha çok etki edeceğini
bildirmiştir.
Raporlarda en çok üzerinde durulan noktalar ise, aşiretlerin birbiriyle
olan ilişkileri, hangi aşiretin hangi dili (Kürtçe, Türkçe) konuştuğu,
aşiret yapıları, Dersimlilerin gelenek ve görenekleri, aşiretlerin
coğrafi sınırları ve nüfuzları, Dersim'in stratejik noktalarıdır. Bunlar
üzerine raporlar sunulmuştur ve başarılı bir Dersim Harekâtı için
gereken önlemler bu raporlarda tespit edilmiştir.
Tunceli Kanunu
25 Aralık 1935 tarihinde, 2884 sayılı Tunceli Vilayeti'nin İdaresi Hakkında Kanun çıkarıldı ve 4 Ocak 1936 tarihinde Dersim Vilayeti'nin adı Tunceli Vilayeti oldu.
Yasanın uygulanmaya başlamasıyla 1937 başlarında yeni olaylar çıktı.
Bölgede güvenlik sağlanamadı ve hükûmet otoritesi kurulamadı.
Dördüncü Umumi Müfettişlik
Dinî ve etnik azınlıkların Türkleştirilmesi sürecinde otoriteyi
sağlamlaştırmak amacıyla TBMM 1164 sayılı ve 25 Haziran 1927 tarihli
kanunu çıkardı. Bu kanuna göre kurulan umumi müfettişliklerin geniş
yönetsel, askerî ve yargısal yetkileri vardı. 1 Ocak 1928
tarihinde Diyarbakır, Elâzığ, Urfa, Bitlis, Van,Hakkâri, Siirt ve Mardin illerini
kapsayan ve merkezi Diyarbakır'da bulunan Birinci Umumi Müfettişlik
kuruldu.. Ve Trakya'da yaşanan pogromlardan önce 19 Şubat 1934
tarihinde, Kırklareli, Edirne, Tekirdağ ve Çanakkale illerini kapsayan
ve merkezi Edirne'de bulunan İkinci Umumi Müfettişlik kuruldu [20] 25
Ağustos 1935
tarihinde Ağrı, Kars, Artvin, Rize, Trabzon, Gümüşhane, Erzincan ve Erzurum illerini
kapsayan ve merkezi Erzurum'da bulunan Üçüncü Umumi Müfettişlik
kuruldu. 6 Haziran 1936 tarihinde tarihî Dersim Bölgesi
(Tunceli, Elazığ ve Bingöl) ni kapsayan ve merkezi Elazığ'da bulunan
Dördüncü Umumi Müffetişlik kuruldu ve Umumi
müfettişliğe Korgeneral Abdullah Alpdoğan atandı.
1936 yılında açılan dördüncü umumi müfettişliğin başına getirilen
Korgeneral Abdullah Alpdoğan, mahkeme kararlarını imzalamaya, düzeni ve
güvenliği sağlamak açısından gerekli gördüğü durumlarda ilde yaşayan
kişileri ve aileleri, il sınırları içinde bir yerden bir başka yere
göndermeye ve il sınırları içinde oturmalarını yasaklamaya da
yetkiliydi.Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1936 tarihinde yaptığı TBMM
konuşmasında Dersim'deki ağalık düzeni sorununu Türkiye'nin en önemli iç
sorunu olarak tanımladı.
İsyan
Uhundu köyü
Harekatı Tetikleyen Olaylar
27
Mart 1937 tarihinde Tunceli-Erzincan yolundaki bir köprü Haydaran ve
Demanan aşiretleri tarafından yakılır. Diğer Türk Birlikleri ile
bağlantı kurulmasın diye Dersimli gruplar tarafından bölgenin telefon
hatları kesilir. Jandarma birliklerine pusu kurulur. Pax bucağı
karakoluna baskın düzenlenir. Seyit Rıza bizzat Sin Karakolu'nun da
basılması için asi milislere emir verir. Bölgedeki 9. Seyyar Jandarma
Taburu'na da baskın düzenlenir. Kendi vatandaşlarından kurulu düzensiz
gerilla kuvvetlerine karşı savaşmak üzere eğitilmemiş ve bu yönde bir
hazırlığı olmayan askeri kuvvetler kendilerini korumakta zaafiyet içine
düşerler. Birçok askeri birlik basılarak askerler öldürülür ve
yaralanır. Asiler Mazgirt Köprüsü'nü tahrip ederler. İhsan
Sabri Çağlayangil'e göre, 1937 yılında Atatürk Singeç Köprüsü'nün
açılışını yapmak üzere Dersim'e gelecekti. Bu köprünün bir ucunda
güvenliği sağlamak amacıyla bir askeri karakol bulunuyordu. İsmail Hakkı
adlı bir teğmen'in komutasındaki karakola isyancılar tarafından saldırı
düzenlendi. Karakol yakıldı ve 33 askerin tümü öldürüldü.
Askerî harekât
Birinci Tunceli Harekâtı [değiştir]
General Abdullah Alpdoğan'ın düzenlediği ilk harekât başarısızlıkla
sonuçlandı. Aşiretler ise bunun verdiği moralle tamamen silahlandı. Bu
yüzden isyanı bastırmak iyice zorlaştı. Abdullah Alpdoğan yanına aldığı
50.000 asker (üç kolordu ) ile bölgeye gitti fakat dağları bir türlü
aşamadı. Bunun sonucunda bir hava saldırısı gerektiğine karar verdi.
Gerekli onayı alınca Sabiha Gökçen'i davet etti. Sabiha Gökçen de kabul
edip Hava Kuwetleri'nden 3 uçak filosu ile havadan saldırı
gerçekleştirdi. İsyancıların saklandıkları en büyük yer olan Laş
mevkiini bombaladı.
Yapılan harekât başarılı olmayınca, askerler bölgeye girmeyi başaramadı.
13 Eylül 1937'de anlaşmaya çağrılan Seyit Rıza tutuklandı. Askeri
harekâttan sonra yapılan yargılama 15 Kasım 1937'de sona erdi. 11 kişi
idama mahkûm oldu, fakat yaşların geçkin olmalarından dolayı içlerinden
dördü hakkında idam cezası 30 sene ağır hapse tahvil edildi.
10-12 Eyül 1937 tarihleri arasında Seyit Rıza barış görüşmesi için
Erzincan Vilayet konağına geldi ve o arada tutuklandı. Ertesi gün,
Elazığ'da bulunan Umumi Müfettişliğe nakledildi ve 15 - 18 Kasım 1937
tarihleri arasında Seyit Rıza ve Halvori gözeleri'nde toplantı yapan 6
kişi idam edildi. Çok sayıda ayaklanmacı değişik hapis cezalarına
çarptırıldı.
Asılan kişiler şunlardır:
- Seyit Rıza
- Resik Hüseyin (Seyit Rıza'nın oğullarından, 16 yaşında)
- Seyit Hüseyin (Kureyşan-Seyhan aşiret reisi)
- Fındık Ağa (Yusfanlı Kamer Ağa'nın oğlu)
- Hasan Ağa (Demenan aşiret reisi Cebrail Ağa'nın oğlu)
- Hasan (Kureyşanlardan Ulkiye'nin oğlu)
- Ali Ağa (Mirza Ali'nin oğlu)
17 Kasım 1937 tarihinde Mustafa Kemal, Diyarbakır'dan Elâzığ'a geldi ve
Tunceli'nin Pertek kazasına geçerek Murat Nehri üzerindeki Singeç
Köprüsü'nün açılış törenine katıldı.
İkinci Tunceli Harekâtı
Ancak olaylar durulmadı ve 1938'de Kureyşan aşireti intikam için diğer aşiretleri silahlanmaya davet etti.
Başbakan Celal Bayar (görev süresi: 25 Ekim 25 1937 – 25 Ocak 1939)
Dersimli isyancılara karşı saldırıyı onayladı ve İkinci Tunceli Harekâtı
(2 Ocak - 7 Ağustos 1938) başlatıldı.
Üçüncü Tunceli Harekâtı
10-17 Ağustos 1938 tarihinde Üçüncü Tunceli Harekâtı düzenlendi.
Temizleme harekâtı
6 Eylül'de başlayan temizleme operasyonları 17 gün boyunca devam
etti. Direniş amacıyla kırsal alanda kalanların direnişi ise 1948'e
kadar sürmüştür.
Harekât sırasında basın üzerinde baskı vardı, 13 Eylül 1938 tarihinde
Dersim'de zehirli gazlarla katliam yapıldığı yönünde haber yapan Köroğlu adlı
bir gazete hemen kapatıldı. Harekâtın lehinde yayın yapmak ise bir süre
sonra serbest bırakıldı.6 Eylül'de başlayan temizleme operasyonları 17
gün boyunca devam etti. Direniş amacıyla kırsal alanda kalanların
direnişi ise 1948'e kadar sürmüştür.
Hava kuvvetleri
Muhsin
Batur, Dersim üzerinde yaklaşık iki ay görev yaptı. Fakat hatıralarında
okurlarından özür dileyerek hayatının o bölümünü yazmayacağını
açıkladı. Nuri Dersimi, Türk hava birimlerin zehirli gaz bombasını
attığını aktardı. Sabiha Gökçen ise, olaylarla ilgili olarak 1956 yılında Halit Kıvanç'a verdiği bir röportajda, "Canlı ne görürseniz ateş edin! emrini almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk" demiştir.
Harekâtın sonuçları
Hukukçu yazar Hüseyin Aygün, Dersim Harekâtı ve sonuçları hakkında
bugüne kadar yapılmış en kapsamlı bir araştırma olarak nitelendirilen Dersim 1938 ve Zorunlu İskân adlı
kitabında, isyanın açıkça kışkırtılarak çıkarıldığını, Cumhuriyet
dönemi ayaklanmaları içerisinde sivillere yönelik eziyetin ve kıyımın en
şiddetlisine uğradığını, ardından da isyancılarla beraber aileleri ve
hatta isyana iştirak etmeyenlerin eziyete ve kıyıma maruz kaldığını,
binlerce sivil vatandaşın öldürülmüş ve kalan on binlercesinin de sürgün
edilmiş olduğunu belirtmiştir.
Bölgeden Ankara'ya gönderilen raporlarda kadın ve çocuklar dahil olmak
üzere insanların zehirli gaz ve yangın bombaları kullanılarak imha
edildiği yazılmaktadır. 30 Mart 1937'de, Tunceli Valisi Abdullah
Alpdoğan'ın Başbakanlığa yazdığı yazının 2. maddesinde şu yazı
geçmektedir: "Tayyare Alay Kumandanından yangın ve Milli Müdafaa'dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim.
Askerî harekât, her ne kadar bazı aşiretleri sürgün etse de, harekât
1938 yılının sonuna doğru sona ermiştir. Harekât sonucunda 13.160 ile
40.000 arasında sivil ölürken, 2248 hane, 11.818 kişi başka yerlere
sürgün edilmiştir
Olaylardan önce ve sonra Tunceli il nüfusu | |||
---|---|---|---|
1935 | 1940 | ||
101.099 | 94.639 | ||
Nüfusun Azalmasındaki Etkenler | |||
Toplam Kayıplar | Sürgünler | ||
13.160 | 11.818 |
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder